14 MAYIS BASIN AÇIKLAMASI

Bu hafta yaklaşık 30 bin meslektaşımızla birlikte ülkemizde bilimsel eczacılığın 172. yılını kutluyoruz. Sağlık hizmetinin bugünkü düzeye ulaşmasında tartışmasız bir öneme sahip,  ilacın uzmanı olan eczacılar, dünyanın her yerinde sağlık hizmetinin temel profesyonellerinden biri olarak hizmet sunmaktadır.  Ülkemizde de, 172 yıldır eczacınız sağlığınız için bilimsel temeller ışığında yanınızda olmaya devam etmektedir.

 

Bilimsel eczacılığın 172. Yılında sağlık sektörünün ve mesleğimizin yaşadığı sorunlar son birkaç yıldır olduğu gibi katlanarak artmaya devam etmektedir. Mesleğimiz için eczane sayısındaki kontrolsüz artış sorunlarımızın başında gelmektedir. Ülkemizde yaklaşık 30 bin eczacı var ve bunların 25 bin kadarı serbest eczacılık hizmetini ülkenin dört bir tarafına yayılmış halk eczaneleri ile vermeye çalışmaktadır. Her yıl bu sisteme yeni mezun yaklaşık 1500 eczacı dahil oluyor. Bu sayılarla Avrupa’nın en yüksek eczane sayısına ulaşmış bulunmaktayız. Avrupa’da bazı ülkelerde toplumun ihtiyacı ve geleceğe yönelik planlamalarla bazı eczacılık fakülteleri kapatılıp kontenjanları düşürülürken, bizde tam tersi olarak mevcut fakültelerin kontenjanları kapasitelerinin üzerine çıkarılmakta, her geçen gün sadece popülist yaklaşımlarla, yeterli eğitim kadrosu dahi olmadan yeni eczacılık fakültelerinin kurulmasına onay verilmektedir. Kamunun eczacı istihdamının çok düşük olduğu gerçeği göz önüne alındığında bu mezunların büyük çoğunluğunun eczane açmak zorunda kalacakları açıktır. Bunun sonucu olarak eczacılık sistemi kendi kendini tüketen bir duruma gelmiştir. Eczane açılmasını bilimsel gerçeklikler ışığında nüfusa ve mesafeye göre sınırlayan, yasa taslağımız 12 yıldır meclisin tozlu raflarında bekletilmektedir. Sağlık otoritesi, eczacılığın geleceğini, eczacı örgütleri ile işbirliği içerisinde belirleme kararlılığından çok uzaktadır. 

 

Sağlıkta dönüşüm projesinin hayata geçirilmesi sonucunda, sağlık alanı çok büyük zararlar görmüştür. Sosyal devlet ilkesinden uzaklaşma olarak da değerlendirebileceğimiz bu değişim süreci, genel olarak sağlığın özelleştirilmesini teşvik etmektedir. Kamuda ise sağlık hizmetinin taşeronluk sistemi ve sözleşmeli personel aracılığı ile verilmesi hem çalışanların sosyal hakları hem de hastaların aldığı sağlık hizmeti açısından tercih edilmemesi gereken yöntemlerdir. Aile hekimliği sistemine geçiş ile hekimler çalıştıkları alanlarda işletmeci haline dönüştürülmüşlerdir. Eczacılar ve tüm sağlık çalışanları huzursuz bir ortamda hizmet sunmaya çalışmaktadırlar. Çalışanlarımız ve ailelerimiz dikkate alındığında yaklaşık 500 bin kişilik eczacı camiamız bu huzursuz ortamdan etkilenmektedir. Halkımızın sağlığı için ürettiğimiz her projemiz, her farklı söylemimiz siyasi otorite tarafından önyargı ile karşılanmakta, meslek örgütlerimiz potansiyel muhalefet olarak algılanmaktadır. 

 

  Hastanın sağlık hizmeti alırken ödediği pay her geçen gün artmaktadır. Hastalar ödedikleri katılım payına ilave olarak SGK’nun uygulamaları nedeni ile resmi reçete ile aldıkları pek çok ilaca, fiyat farkı ödemek zorunda kalmaktadır. Bunlara ilave olarak hastalardan bir de muayene ücreti tahsil edilmekte ve bu tahsilat hala eczacılara yaptırılmaktadır. Neredeyse ilaç ücreti kadar yüksek bedeller tutan ve aslında bizim işimiz olmayan muayene ücretini hastalarımıza izah etmek zorunda kalmaktan, asli işimiz olan ilaç ve sağlık danışmanlığını yapamaz durumda olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz.   

 

Sağlıkta dönüşüm projesi adı altında yapılan tüm değişikliklerin getirdiği ağır yüklere rağmen, eczacınız bu hizmetin sürdürülebilirliliğini sağlamak için özveri ile çalışmaya devam etmektedir. Bu özveriye rağmen kamu ve ilaç sanayi tarafından sürekli olarak yalnız bırakılmakta ve yıpratılmaktayız.

Bildiğiniz gibi bugün ilacın yaklaşık olarak  % 95’ini kamu satın almaktadır. Kamu adına alınan ilacın reçetelenme kriteri ise Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından belirlenmektedir. Fakat ülkemizde siyasi otoritenin toplanan primlerden fazla yapılan sağlık harcamalarını gider olarak görmesi nedeniyle SGK –sadece ekonomik kaygılarla-ilaç alım kriterlerinde sürekli olarak tasarruf amaçlı ani değişiklikler yapmaktadır. Yapılan bu değişiklikler hasta ve eczacıları zor durumda bırakmaktadır. Eczanelerde çok sayıda bulundurulmak zorunda kalınan herhangi bir ilacın geri ödeme şartlarında yapılan ani değişiklikler eczacı stoklarına zarar olarak yansımaktadır. Bu ilaçların geri iadesi ise ilaç firmaları tarafından genellikle kabul edilmemektedir. Bu arada Kurum  pek çok ilaç geri ödeme kapsamı dışına almaktadır. Hastalar geri ödeme kapsamı dışında bırakılan ilaçlara ancak kendi maddi imkânları doğrultusunda ulaşabilmektedir.

SGK’nun hayata geçirdiği global bütçe uygulaması nedeni ile sağlık harcamaları toplumsal ihtiyaçlara göre değil tanımlanan bütçeler doğrultusunda yapılmaktadır. Her üç ayda bir yapılan değerlendirmelerde hedefin aşıldığı durumlarda kamunun ilaç alım fiyatı düşürülmektedir. Bu kapsamda Aralık ayında gerçekleştirilen fiyat düşüşlerinden kaynaklanan eczacı zararları Bakanlığın söz vermesine ve aradan beş ay geçmiş olmasına rağmen hala geri ödenmemiştir. Bu tutar her eczacının stoğunun  % 5 ile 10’u arasında değişmektedir. Henüz Aralık ayına ilişkin belirsizlik devam ederken, Haziran ayı içinde yeni bir indirim yapılacağı yönünde söylemler sektörde konuşulmaya başlanmıştır. Kamunun tek taraflı bu uygulamaları ile oluşan eczacı stok zararları, tahammül sınırının üzerine çıkmıştır. Sağlık Bakanlığının bu ödemelerin düzenli yapılabilmesi için çıkaracağı sözünü verdiği yasal düzenleme ise hayal olmuştur. Eczacılar kamu ve ilaç firmalarının uygulamaları arasında yaşam mücadelesi vermektedir.

 

Tüm olumsuz koşullara rağmen meslek örgütü olarak bizler, bir yandan eczacının yukarıda saydığımız ve sayamadığımız pek çok sorununa çözüm sağlamaya çalışırken diğer yandan toplumsal projeler üretmeye, sağlık ile ilgili farkındalığı artıracak çalışmalar yapmaya devam etmekteyiz. Bu kapsamda bu yıl antibiyotik direnci ve akılcı antibiyotik kullanımı hakkında tüm topluma önemli mesajlar vermek eczanelerimiz ve sizlerin aracılığı ile halkımızı bilgilendirmek istiyoruz.

Bugün sağlık hakkının kullanımını belirleyen sağlık politikaları tamamen tasarruf üzerine kurulmuştur. Tasarruf sağlamak için ilaç ve tedaviye yönelik sürekli kısıtlamalar getirilmekte, diğer taraftan bu alan devletin görevi olmaktan çıkarılmakta, piyasaya terk edilmektedir. Ancak bizce sağlıkta rasyonel tasarruf, ilaca erişim hakkını kısıtlayarak veya alanı piyasalaştırarak değil akılcı ilaç kullanımı ile sağlanabilir.

Sağlık alanı bir bütündür. Tedavi hekim eczacı ve sağlık çalışanlarının yönlendirmeleri ile yapılmalı ve ilaç bu kurallar içinde kullanılmalıdır. Doktorun yönlendirmesi olmadan eczacıya danışmadan başlanan tedaviler yarar getirmemekte, hatta büyük zararlar getirmektedir.

Özellikle antibiyotik direnci bu zararların başında gelmektedir. Keşiflerinden bu yana antibiyotikler enfeksiyon tedavisinde sağladıkları radikal faydalarla insanlık tarihinin değişimine neden olmuşlardır. Ölümcül pek çok hastalık antibiyotikler sayesinde tedavi edilebilir ve yönetilebilir hale gelmiştir. Ancak antibiyotiklerin akılcı olmayan kullanımı antibiyotik direncine neden olmaktadır. Gerekmediği halde antibiyotik reçete edilmesi, durumu kritik hastalarda antibiyotik kullanımına başlanmasının gecikmesi, antibiyotik dozunun o hasta için gerekenden daha az veya çok olması, tedavi süresinin gereğinden uzun veya kısa tutulması geniş spektrumlu antibiyotiklerin yaygın kullanımı akılcı olmayan antibiyotik kullanımı örnekleridir. Akılcı ilaç kullanımında ilacın hekim tarafından verilmesi ve ilaç uzmanı olan eczacı danışmanlığında kullanılması birincil öneme sahiptir. Aksi takdirde antibiyotiklerin akılcı olmayan bir biçimde, hatalı kullanılmaları bugün ve gelecekte başka hastalıklara ve binlerce insanın ölümüne neden olacaktır.  Karşımıza süper dirençli bakteriler çıkacak ve bunların tedavisi yapılamayacaktır. Dünya sağlık örgütü tarafından da en önemli sağlık sorunlarından biri olarak tanımlanan antibiyotik direnci konusunda biz eczacılar, her zaman hastalarımızın yanında olarak, üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye, toplumu bilinçlendirmeye ve ezber bozmaya devam edeceğiz.

Son olarak bu günden tüm meslektaşlarımızın 14 Mayıs Eczacılık gününü kutluyoruz. Yaptığımız çalışmalarda bizlere her zaman destek olan ve tüm eczacılık hizmetlerini dikkatle izleyerek toplumu bilgilendirmemize aracılık eden değerli basın mensuplarına bir kez daha teşekkür ediyoruz. Hepinize ve halkımıza sağlıklı günler diliyoruz.        

basin.JPG

11 Mayıs 2011 - Okunma Sayısı : 3672