BASIN AÇIKLAMASI

 Öncelikle Manisa’nın Soma ilçesinde bir maden ocağında çıkan yangın ve kaybettiğimiz 200’ün üzerindeki insanımızın acısını yüreğimizde taşıdığımızı ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Yerin yüzlerce metre altında son derece zor şartlarda üç kuruş maaş için çalışan madenciler canlarını çalışma şartlarının ve sosyal güvenliğin düzenleyicilerine emanet ediyorlar. Ama ne yazık ki işçi ölümlerinde sicilimiz son derece kötü. Düşününki bir maden kazası var ve içeride ne kadar işçi kaldığı dahi bilinmiyor. 15 yaşında bir maden işçisinin öldüğü söyleniyor. Bu durum işçilerin çoğunun sigortasız ve kaçak çalıştırıldığını bizlere düşündürüyor. Ocak içinde daha kurtarılmayı bekleyen yüzlerce insan olduğu söyleniyor. Umarım bir an önce kurtarılırlar. Düzenli olarak denetlendiği iddia edilen bir ocakta böyle bir olay yaşanıyorsa buna kaza demek hafif kalır. İş kazalarında dünya lideri olan bir ülkede nükleer santraller planlamak ise tam anlamıyla cinayettir. Soma’da hayatını kaybeden işçilerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve ülkemize baş sağlığı diliyorum. 

 

            Ülkemizde modern eczacılığın temellerini oluşturan ilk eczacılık sınıfının kurulduğu ve ilk eczacılık dersinin verildiği tarih olan 14 Mayıs 1839’dan bugüne tam 175 yıl geçti. Bizler için son derece anlamlı olan bugünü, eczacılık  fakültelerimiz ve yaklaşık 30.000 eczacımız ile birlikte kutluyor olmanın mutluluğu içindeyiz. Toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi, sağlık ve ilaç hakkının savunulması, daha nitelikli sağlık hizmet sunumunun gerçekleştirilmesi ve daha iyi bir sağlık ortamının tesisi için yoğun çaba sarf eden bir mesleğin mensubu olmanın gururuyla yolumuzda yürümeye devam edecek, nice 14 Mayıs’ları yine birlikte kutlayacağız.

Bu yıl eczacılık günümüzü, ülkemizde siyasi iklimin değiştiği günlerde kutluyoruz. İnsanımızın hamurunda yüzyıllardır var olan hoşgörü kültürünün yerini kaba kuvvet ve hoşgörüsüzlük almaktadır. Hızla kutuplaşan bir toplum haline dönüşmekteyiz. Terör illetinden kurtulmak için dillendirilen özgürlük ve demokratikleşme paketlerinin toplumda genel uzlaşı ve barış ortamı yaratması genel beklentimizdi. Bunu sağlamaktan sorumlu siyasi iradenin, temel hak ve özgürlüklere bakışı, toplumsal olaylarda ve hukuki süreçlerde gösterdiği refleksler maalesef bu beklentileri boşa çıkardı. Bugün hoşgörünün olmadığı, hukukun işlemediği, demokrasinin kural ve kurumlarının çalışmadığı, özgürlükleri az, yasakları çok bir ülke haline dönüştük. İnsanımızın özüne ters olan bu durumun fazla sürmeyeceğine inanıyoruz. Ülkemizin geleceğini daha fazla karartmadan, tüm siyasi aktörlerin sorumluluklarını yerine getirmesini temenni ediyoruz.

  Ülkemizin yanı başında, Suriye’de yaşanan kaotik süreç devam ediyor.  İki milyona yakın Suriyeli savaştan kaçarak ülkemize sığındı. Bu insanların yaşadığı dram hepimizi derinden etkiliyor. Yanlış siyasi kararların ve uluslararası güçlerin bir ülkeyi büyük bir çıkmaza nasıl sürüklediğine şahitlik ediyoruz. Ülkemizin bu kirli savaşın içinde olmaması tek arzumuz. Diğer yandan Suriye’den gelen insanların sağlıksız ortamlarda yaşadıklarını, çok düşük ücretlerle köle gibi çalıştırıldıklarını da üzülerek görüyoruz. Bir diğer gerçeklik ise Suriye’den gelen insanlarla beraber çok uzun yıllardır ülkemizde görülmeyen; şark çıbanı, kızamık ve çocuk felci gibi hastalıkların yeniden hortladığıdır. Bizler bölgesel olarak bu sorunların çözümünde çaba harcamaktayız ve harcamaya da devam edeceğiz. Fakat artık bölgesel çabaların yetmediği, ulusal çözümlerin gerektiği açıkça ortadadır. Sağlık, eğitim, sosyal yaşam ve güvenlik gibi pekçok konuda üretilecek doğru politikalara şiddetle ihtiyacımız vardır.

Doğru politikalara sadece mülteciler konusunda değil her alanda ihtiyacımız var. Bu temel alanlardan bir tanesi de bizce sağlık ve dolayısı ile eczacılıktır.

Eczacı; ilacın üretiminden hastaya ulaştırılmasına kadar her aşamada yetkinlik sahibi olan bir ilaç uzmanı ve sağlık danışmanıdır. Eczane ise; en kolay erişilebilir, halka en yakın sağlık kuruluşu olarak sağlık sisteminin kilit taşıdır. Söz konusu çoklu fonksiyonları sebebiyle üzerine titrenmesi, gözbebeği gibi korunması gereken eczaneler son 10 yıldır giderek ağırlaşan sorunlarla boğuşurken eczacılık mesleği de diğer pek çok akademik meslekte olduğu gibi itibarsızlaştırılmakta ve değer kaybına uğratılmaktadır.

Sağlıkta tasarruf söylemi altında bütçeyi tutturmak ve sosyal güvenlik açıklarını kapatmak adına uygulamaya konulan ilaç politikaları eczacıyı ve eczaneyi vurur hale gelmiştir. Varlığı büyük ölçüde ilaç fiyatlarına bağlı olan eczaneler, her geçen yıl daha büyük ölçekli mali-ekonomik kayıplarla yüz yüze kalmaktadır. Söz konusu uygulamalar nedeniyle bir sağlık kuruluşu olan eczaneler artık sağlıklı hizmet vermekte zorlanmaya başlamıştır. Son günlerde konuşulmaya başlanan yeni ilaç fiyat kararnamesi ile eczacılığa yönelik yeni bir yıkım sürecinin perde arkasında hazırlanmakta olduğunu anlıyoruz. Bugüne kadar yaşadığımız kayıplar nedeni ile varlığını güçlükle devam ettiren eczacıların yeni hak kayıplarına tahammülü yoktur. Bu nedenle kamu tasarrufu bahanesi ile eczacıyı yok edecek uygulamalar karşısında sessiz kalmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz.

Öte yandan ekonomi yönetiminin ilaç fiyatlarını düşürmek adına devreye soktuğu uygulamalar ilacın bulunabilirliğini de ortadan kaldırma noktasına gelmiş, dolayısıyla halk sağlığını olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Sayıları her gün değişmekle beraber bugün yaklaşık 500 civarında ilaç piyasa bulunmamaktadır. Bu ilaçların önemli bir bölümünü kanser ilaçları, kalp ilaçları ve aşılar gibi kritik ilaçlar oluşturmaktadır. İlaç yokluğu, biz eczacılara ilaç hizmeti sunmada, hastalara ise ilaca ulaşmada büyük sorun yaşatmaktadır.

İlaca yalnızca ticari meta, sağlık hizmetlerine de sadece devletin gider kalemi olarak bakılmasının sonucunda özellikle kronik hastalıklarda ve kanser gibi ağır hastalıkların tedavilerinde kullanılan yeni jenerasyon ilaçlar da artık Türkiye’ye getirilmemektedir..

Sağlıkta dönüşüm projesinin hayata geçirilmesi sonucunda, sosyal devlet ilkesinin temel değerlerinden olan “sağlık hakkı” kelimenin tam anlamıyla eksen kayması yaşamıştır. Bugün değişim süreci, genel olarak sağlığın özelleştirilmesini teşvik etmektedir. Özel hastaneler devlet hastanelerinin yerini almaktadır. İşte bu  sağlıktaki en gerçek dönüşümdür. Devlet hastaneleri işletme mantığı ile yönetilmeye başlanmış, başhekimlerin yerini işletmeciler almıştır. Parası olmayanın sağlık hakkının olmayacağı yeni dönem maalesef çok yakındır. Bu durum kamuoyu vicdanıyla birlikte bizi de son derece rahatsız etmektedir.

Mesleğimiz için eczane sayısındaki kontrolsüz artış bir diğer önemli sorunumuzdur. Ülkemizde yaklaşık 30 bin eczacı vardır ve bunların 26 bin kadarı serbest eczacılık hizmetini ülkenin dört bir tarafına yayılmış halk eczaneleri ile vermeye çalışmaktadır. Her yıl bu sisteme yeni mezun yaklaşık 1900 eczacı dahil oluyor. Bu sayılarla Avrupa’nın en yüksek eczane sayısına ulaşmış bulunmaktayız. Avrupa’da bazı ülkelerde toplumun ihtiyacı ve geleceğe yönelik planlamalarla bazı eczacılık fakülteleri kapatılıp kontenjanları düşürülürmektedir. Bizde ise tam tersi olarak mevcut fakültelerin kontenjanları kapasitelerinin üzerine çıkarılmakta, sadece popülist yaklaşımlarla, yeterli eğitim kadrosu dahi olmadan yeni eczacılık fakültelerinin kurulmasına onay verilmektedir. Bugün ülkemizdeki eczacılık fakültesi sayısı 43 olmuştur. Kamunun eczacı istihdamının çok düşük olduğu gerçeği göz önüne alındığında bu fakültelerden mezun olan eczacıların büyük çoğunluğunun eczane açmak zorunda kalacakları açıktır. Eczane sayılarını sınırlayan yeni yasa ve yönetmeğin hayata geçmiş olmasına rağmen bu kadar çok eczacılık fakültesinin açılması önümüzdeki süreçte bizleri çok daha fazla sıkıntılı günlerin beklediğinin habercisidir. 

Tüm olumsuz koşullara rağmen meslek örgütü olarak bizler, bir yandan eczacının yukarıda saydığımız ve sayamadığımız pekçok sorununa çözüm sağlamaya çalışırken diğer yandan toplumsal projeler üretmeye, sağlık ile ilgili farkındalığı artıracak çalışmalar yapmaya devam etmekteyiz. Bu kapsamda bu yıl üçüncüsünü düzenleyeceğimiz “eczacılarla sohbet günü” etkinliği ile 18 Mayıs Pazar günü forum AVM de halkımızla buluşacağız. Odamız üyesi yaklaşık 50 eczacı gün boyu halkımızdan gelen sorulara cevaplar verecek. Doğru ilaç kullanımından vitaminlere, anne bebek ürünlerinden zayıflama ürünlerine, dermokozmetiklere kadar, yani uzman olduğumuz, yıllarca eğitim aldığımız konularda bilgilerimizi paylaşacağız. Buradan tekrar dile getirmek istiyorum; ilacın ve ilaç dışı tüm sağlık ürünlerini temin etmek ve doğru danışmanlık hizmeti almak için güvenilir adres eczanelerdir. Bu algıyı yükseltecek afiş çalışmalarımız bu hafta başından itibaren şehrimizin önemli noktalarındaki bilboardlarda yerini aldı.

Son olarak, Bilimsel Eczacılığın 175.yılında, tüm meslektaşlarımızın bu buruk 14 Mayıs Günü’nü kutluyor;  halkın gözü kulağı olarak ilaç ve eczacılık alanındaki gelişmeleri dikkatle izleyip, toplumu doğru bilgilendirmemize aracılık eden ve bizlerden desteğini esirgemeyen siz değerli basın mensuplarına bir kere daha teşekkür ediyoruz, sizlere ve tüm halkımıza sağlıklı günler diliyoruz. 

15 Mayıs 2014 - Okunma Sayısı : 5072