GENEL KURUL KONUŞMASI

        Genel kurullar Odaların bir yıllık çalışmalarının değerlendirileceği, yaşanan mesleki gelişmelerin konuşulacağı ve geleceğe yönelik planlamaların yapılacağı önemli toplantılardır. Bu toplantılara tüm üyelerin katılımı, fikir ve önerilerini dile getirmeleri, mesleğin geleceği açısından son derece anlamlıdır. Eczacı halka en yakın sağlık danışmanıdır. Bu nedenle sosyal ve ekonomik alanda yaşanan tüm mesleki süreçleri, toplumsal değişimlerden ayrı değerlendiremeyiz. Mesleki konuları doğru analiz edebilmek için; ülke ve dünya gerçeklerini göz önünde tutmak zorundayız.

Son bir yılda yaşananları kısaca hatırlayacak olursak; Sanırım söze Soma’da yaşanan tarihimizin en ağır iş faciası ile başlamak gerekir. Mayıs ayında meydana gelen kazada resmi açıklamalara göre 301 madencimizi, evine ekmek götürmek için mücadele veren insanlarımızı kaybettik. O günden bu güne kadar geçen sürede madencilerin çalışma şartlarını düzenleyeceği iddia edilen ve onlarca değişik konu ile iyice büyüyüp amacından uzaklaşan torba yasa aradan dört ay geçtikten sonra yayınlanabildi. Yerel seçimlerini tamamlamış, ardından ilk kez halkın seçimi ile cumhurbaşkanı seçilmiş olan ülkemizde maalesef işçi ölümlerini önleyecek çözümler her zaman ertelenebilir olmuştur. Bizler yurttaşlık bilincine ulaşmadığımız sürece her iktidarın sunacağı hizmet yaşananlarla sınırlı kalacaktır.

Bölgemizde ve İslam coğrafyasında yaşananlarda pek olumlu değil. Yüzyılın başından itibaren ama özellikle 1980’li yıllardan bu yana adım adım hayata geçirilen bir planın içindeyiz.  “size demokrasi getireceğiz”  söylemiyle, bölge ülkeleri  birer birer savaşın içine çekilmiştir. Küresel güçler tarafından organize edilen İŞİD isimli örgüt, Orta Doğu’dan orta Avrupa’ya uzanan büyük İslam devleti kurma hevesi içinde acımasızca katliamlar yapıp, kan döküyor. Irak, Suriye ve Gazze’de on binlerce insan öldürüldü ve çok daha fazlası göç etmek zorunda bırakıldı. Türkiye’nin bu süreçte doğru bir dış politika yürüttüğünü söylemek ise aşırı iyimser bir yaklaşım olur.  Siyasi veya ekonomik her ne sebeple olursa olsun, temel sağlık hizmetlerinin önemli bir birleşeni olan biz eczacılar, insan hayatını hiçe sayan tüm politika ve savaşlara karşı olduğumuzu bir kez daha haykırıyoruz.

Tüm bu değerlendirmelerden sonra mesleğimize bakacak olursak; yıllardır çözüm bekleyen onlarca kronik sorun hakkında bir gelişme sağlanamadığı, eczacının hayatta kalma mücadelesine devam ettiğini görüyoruz. Uygulanan neo-liberal politikalar beyaz yakalılar olarak adlandırılan tüm akademik meslekleri hızla değersizleştirmeyi hedefliyor. Sağlık alanında hayata geçirilen uygulamaların ilaca ve dolayısı ile mesleğimize olumsuz yansımaları ise devam ediyor. Piyasada bulunmayan ilaçlar bu politikaların bizlerle beraber tüm topluma yansıyan bir yüzü. Diğer tarafta ise eczacının ekonomik kayıpları var. İlaç fiyatlarındaki erime eczane cirolarını ve dolayısı ile karlılıkları olumsuz etkilemektedir. Eczacı, yaptığı akademik kariyerin üstüne, büyük bir sermaye harcayarak eczane sahibi oluyor. İlaç sunumunun yanında birinci basamak sağlık hizmeti sunumu da yapan eczacılar ekonomik varlıklarını, çerçevesi belli olan ve her geçen gün daraltılan bir alanda sürdürmeye zorlanmaktadırlar.  Bu dönemde olumlu bir gelişme olarak değerlendirebileceğimiz tek konu 6197 sayılı yasamızda uzun yıllardır beklediğimiz değişikliğinin gerçekleşmiş olmasıdır. Fakat maalesef yaklaşık iki yıl sonra ve örgütle paylaşılmadan çıkarılan yönetmelik pek çok yeni sorunu beraberinde getirmiştir.

 Eczacının içinde bulunduğu durumun temel nedenleri arasında siyasi iktidarın politikaları vardır. Ama tek neden bu değil. Eczacı örgütü uzun yıllardır, atalet içinde, siyasi iktidar ile uzlaşmacı tavır gösteriyor. “sessiz kalmak ve sahip olduğumuz mevzileri korumak” şeklide özetlenebilecek strateji maalesef eczacıyı hak kayıplarından korumuyor ve mutsuz ediyor. Bunun yanı sıra birliğimizin muhalif seslere yaklaşımında ve söylemlerinde siyasi erk ile benzeşmeye başlaması dikkat çekiyor.

 Üst örgütümüzün bir diğer söylemi ise; “ilaçtan kar etme döneminin sona erdiği” yönündedir. Bizce bu durum asla kabul edilemez. Eczacının temel varlık nedenlerinden birincisi; doğru ilaç sunumu yapmaktır. Bu ana unsur, eczacılık eğitiminin temelini oluşturmaktadır. Geliştirilmesi gereken her türlü ikincil alan ancak bu temel sağlam kaldığı sürece mümkün olabilir.

 

Tüm bunların karşısında eczacılık mesleğinin çağın gerçekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda yenilenmesi gerekiyor. Bu devinimi yapmasını beklediğimiz eczacının genel ruh haline baktığımızda ise; gelecekten umutlu olmadığını, meslek örgütünden uzaklaştığını, kendisini yalnız bırakılmış ve mağdur edilmiş hissettiğini söylemek mümkün. İşte asıl tehlike çanları bu ruh hali nedeni ile çalmaktadır. Kötü dönemlerin ve yönetimlerin gelip geçici, eczacılık mesleğinin kalıcı olduğunu unutmadan hepimiz mücadele etmek zorundayız. Kutsal değerleri yanı sıra, üyeleri arasındaki ilişkilerin derinliği ve birlik ve beraberliğine sahip çıkarak tarihte kazandığı onlarca mücadele ile eczacılık, ülkemizin nadide mesleklerinden biridir. Bu zorlu süreçte mesleğimizin her bir temsilcisine büyük sorumluluk düşüyor. Asıl bu gücümüzü unutursak dağılır yok oluruz.

Bu günlerde bizleri bekleyen yeni tehlikelerin farkındayız. Camiamızın dağınık görüntüsünü fırsata çevirmek isteyen, çok uluslu bazı şirketler eczacının eczane sahipliği konusundaki tekeline göz dikmiş görünüyor. Bu süreçten kurtulmak için tek yol, ortak hedeflerimiz etrafında sıkıca kenetlenerek, birlik ve beraberliğimizi yeniden yapılandırmak olacaktır. Örgütlü yapımız ve kooperatiflerimiz elimizdeki en önemli silahlarımızdır. Özellikle Kooperatiflerimizin varlığı bizlerin garantisidir. Onların güçlenmesi ve ülke geneline hizmet sunmasını sağlamak için emek harcamak her eczacının görevi olmalıdır. 

Tüm bu süreçler boyunca Mersin Eczacı Odası yöneticileri olarak bizler, ülkemizde ve dünyada yaşanan olaylar karşısında doğruları dile getirmeye özen gösterdik. Geliştirdiğimiz projeler, sunduğumuz öneriler ile gücünü katılımcı yönetim anlayışından alan farklı ve önemli bir ses olduk ve olmaya devam edeceğiz. 

 

Yapılan tüm işlerde yönetim kurulumuz yanı sıra toplantılara ve çalışmalara dâhil ettiğimiz yönetim kurulu yedek üyelerimiz, temsilcilerimiz ve komisyonlarımızda görev yapan meslektaşlarımız ile emek yoğun bir yıllık dönemi geride bıraktık. Odamızın kadrolarında görev alan ve gönüllü destek veren tüm meslektaşlarımıza sonsuz teşekkür ediyorum. Genel Kurulumuzun mesleğimiz adına hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Saygılarımla.                               

                                                        Ecz. Hüseyin Şimşek

                                                      Yönetim Kurulu Başkanı

 

22 Eylül 2014 - Okunma Sayısı : 6097