İLACINA VE SAĞLIĞINA SAHİP ÇIK YÜRÜYÜŞÜ VE BASIN AÇIKLAMASI

BASINA VE ECZACI KAMUOYUNA;

Değerli meslektaşlarım, Sağlık çalışanları, Değerli halkımız, çok kıymetli basın mensupları;

Sağlıkta dönüşüm programının son aşamasına geldik, artık sağlık alanı sonu olmayan bir yıkım sürecine girdi. Ülkemiz hızla sosyal devlet olmaktan uzaklaşıyor. Anayasal hak olan sağlıklı yaşam hakkı özelleştiriliyor. Özellikle son birkaç ayda, Meclis açıkken, meclis iradesini yok sayarak çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle “sağlık haklarımız” elimizden alınıyor. Bu kararnamelerle; Yabancı hekimlere çalışma izni verildi, artık halk sağlığı İthal hekimlere teslim edilecek, Devlet hastanelerimizi, önümüzdeki yıldan itibaren, şirket hastanelerine dönüştürecek olan “kamu hastane birlikleri” yasası çıkarıldı. Halkın hastaneleri kısa zamanda özelleştirilecek ve halkın olmaktan çıkarılacaktır.  Tıpkı eczanelerimizin, Halkımızın eczanelerinin yok edilip, yerine uluslar arası sermayeye ait zincir eczanelerinin kurulmak istenmesi gibi. Tüm bunlar sağlığın özelleştirilmesi sürecinin birer parçasıdır.

Önümüzdeki günlerde pek çok insanımız ödenen bunca dolaylı ve dolaysız vergiye rağmen Genel Sağlık Sigortası (GSS) çatısı altına giremeyecek ve bizler daha çok vergi ödemek zorunda kalacağız. 1 Ocaktan sonra şu anda yaklaşık 10 milyon olan Yeşil Kartlı sayısının 3-4 milyona indirilmesi gündemde. Yeşilkart Sosyal Güvenlik Kurumuna devrediliyor. Bunun anlamı aylık geliri 270 TL üzerinde olan kişilerin de artık prim ödeyecek olmasıdır. Artık paran kadar sağlık dönemi başlıyor. Sağlık alanında balayı kısa sürdü. Şimdi artık Sağlıkta dönüşüm programının çirkin yüzü ortaya çıkıyor. Sağlık alanını oy deposuna çevirenler için, artık deniz bitti.  

Mesleğimizde de telafisi mümkün olmayan kayıplar yaşamaktadır. Son yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnameler, İlaç Fiyat Kararnamesi ve Sağlık Uygulama Tebliği değişiklikleri eczacılığı yok olma noktasına getirdi.

Son Yapılan düzenlemeler ile birlikte;

·Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu oluşturuldu, bu kurum İlaç ve Eczacılığı hukuksal anlamda birbirinden ayırdı. İlaç meta haline dönüştürüldü ve böylece reçetesiz ilacın reklamının yapılmasının önü açıldı.

·Yeni fiyat kararnamesi ile ilaç fiyatları bir defa daha düşürüldü ve Eczane stoklarımızda yaşanan kayıp 400 trilyon oldu.   

·Kamu Kurum İskontoları bir kez daha artırıldı ve oluşan zarar her zaman olduğu gibi yine eczacıya fatura edildi.

· Eşdeğer ilaç uygulamasında yapılan yeni düzenleme ile hastaların ilaç alırken ceplerinden daha yüksek fark ücreti ödeyecekleri bir sistem oluşturuldu.

  Halkı eczacı ile hekimle karşı karşıya getirecek uygulamalar teker teker hayata geçiriliyor. Bu uygulamaların perde arkasını gören, yapılan değişikliklerin acılarını yaşayan bütün sağlık emekçileri; doktorlar, eczacılar, diş hekimleri, hemşireler, ebeler, sağlık memurları, teknisyenler hepsi mutsuz, hepsi tedirgin.

Sağlık otoritesi yani devlet bu alanı düzenleyeceğine, aksine dağıtıyor. Özellikle Sosyal Güvenlik Kurumu ilaç alanında tek alıcı olmanın gücü ile sistemi adeta terörize ediyor. Sosyal Güvenlik Kurumu İlaç sanayisinden “Kamu Kurum ıskontosu” adı altında özel bir indirim almaktadır. Bu özel indirim sanayiden kamuya bizimle hiç alakası olmadığı halde, eczaneler üzerinden aktarılmaktadır. Normalde bir mutabakat sağlanarak uygulanması gereken bu indirim oranları son sağlık uygulama tebliği ile SGK tarafından tek taraflı olarak % 41 gibi yüksek bir orana çıkarıldı. Bazı ilaç firmaları bu kadar yüksek bir oranı veremeyeceklerini beyan ederek, çoğunluğu ithal olan şeker hastaları için kullanılan insülinlerde, kanserde ve organ nakli gibi önemli hastalıklarda kullanılan, 341 kalem ilaçta bu ıskontoları vermemektedir. SGK ile ilaç sanayi arasında 17 Kasım tarihinden beri devam eden kamu kurum ıskontoları kavgası, halk sağlığını tehdit edecek boyuta ulaştı, hatta TBMM’de gündem oldu. Çalışma Bakanı ancak bir ay sonra, yani dün, ilk kez çözüme yönelik ifadeler kullandı. Son bir aydır bu sözleri dinliyoruz, artık söz değil iş istiyoruz. Sadece sanayicilerin değil eczacılarında sorunlarının çözülmesini bekliyoruz. Son bir ayda, doğrudan sorumlusu olmadığımız halde biz eczacılar, yine hastalarımızla karşı karşıya getirildik, yaşanan kavganın vijdani ve maddi mağduriyeti halkımız ve eczacılarımız tarafından ödendi. Bizzat kamu eliyle ilaç hizmetleri sürdüremez duruma getirildi. Yapılan açıklamaya rağmen bugün itibarı ile henüz aşılamayan sorunun çözümü geciktikçe, hastalarımızla birlikte acı çekmeye devam edeceğiz.

“Kamu Kurum Iskontosu” artık halk sağlığını tehdit eden bir olguya dönüştü. SGK’nın önümüzdeki yıllarda global bütçeyi bahane ederek ıskonto oranlarını daha da artıracağı açıkça ortadadır. Her yıl katlanarak artan KKİ artık eczacıların taşıyamayacağı kadar büyük bir yük haline geldi. Biz eczacılar bugün yaşanan ve gelecekte de yaşanacağı anlaşılan bu sorunun bir parçası olmak istemiyoruz. “Kamu Kurum Iskontosu” derhal, hiç gecikmeden eczacının üzerinden kaldırılmalıdır.

Bizler eczacı örgütleri olarak bugüne kadar ülkemizde ilacın ucuz ve ulaşılabilir olmasını hep savunduk. Fakat kamu, sadece ilaç giderleri üzerinden tasarruf yapmaktadır. Son 7 yılda ilaç fiyatları 250 defa düşürüldü, bugün ilaç fiyatları, enflasyon ve tüm maliyet artışlarına rağmen 1998 yılı fiyatlarının gerisindedir. Eczanelerimiz bedelsiz kamulaştırıldı. Tüm bu fiyat düşüşlerinde eczacılarımız hem stoklarındaki ürünlerden dolayı hem de cirolarındaki daralmalardan dolayı mağdur oldu ve sağlık otoritesi tarafından yalnız bırakıldı. Eczaneler eriye eriye artık masraflarını bile karşılayamaz batık işletmeler haline dönüşmüştür.

İlaç alanında uygulanan “Global Bütçe” güncel değildir. Bu bütçe ile sağlığın finansmanı sağlanamaz. Bütçe görüşmeleri yapılırken global bütçe önemli bir oranda tekrar revize edilmelidir.

Tüm ilaç fiyat düşüşlerine ve ıskonto artışlarına rağmen halkın ilaç alabilmek için cebinden ödediği rakamlar sürekli yükseliyor. Bundan 7 yıl önce halkımız ilaçlarını sadece katkı payı ödeyerek alıyordu, bugün ise 6 yıl önce 70 kuruş ile başlayan, ama artık kamuda “8” özelde “15” liraya ulaşan muayene ücretleri ödüyorlar. Vatandaş neredeyse aldığı her ilaç için fiyat farkı ödemek zorunda kalıyor. Hastalarımız 1 Ocak itibarı ile aile hekimlerinin yazdığı ilaçlar içinde ayrıca ücret ödemek zorunda kalacak. Sadece bu değil yılbaşından sonra muayene olabilmek için telefon ile randevu almak gerekecek ve bu servis içinde hastalarımızdan 4 Lira ücret alınacak.

Hastalarımız bu sıkıntıları çekerken, biz eczacılar da, çalışmayan Medula sistemi, ilaç fiyat farkı, muayene ücreti, reçete ücreti tahsili gibi angaryalarla uğraşmaktan ve hastalarımızla karşı karşıya getirilmekten, mesleğimizi yapamaz hale geldik.

Şimdi Eczanelerimizi afişlerle donattık, Mersin’in bütün eczacıları, kollarımızda siyah kurdele ile yürüyoruz. Tüm yurtta pek çok eczacı odasında basın açıklamaları, faks eylemleri yapılıyor, Peki ne istiyoruz;

Hastalarımız için sağlık hakkı, bizler içinse huzurlu bir çalışma ortamı istiyoruz.

Sesimizi duyurmak, sorunlarımızı haykırmak istiyoruz.

Eczanelerimizin varlıklarını sürdürebileceği yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesini istiyoruz.

Dayatmalardan, baskılardan, angaryalardan bıktık, artık bunlara son verilmesini istiyoruz.

Sadece Mesleğimizi yapmak istiyoruz.

Kısacası yaşatmak için, yaşamak istiyoruz.

Sesimiz duyulana, taleplerimiz karşılanana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Doktoruyla, eczacısıyla, hemşiresiyle, sağlık çalışanıyla hep birlikte sağlık hakkınız için meydanlarda olacağız. Sosyal devleti yok etmek isteyenler, sağlığı özelleştirmek isteyenler, her zaman karşılarında sağlık çalışanlarını bulacaktır.

Halkımızı sağlık hakkına sahip çıkmaya, Yarın çok geç olmadan bu sese kulak vermeye davet ediyoruz. 15.12.2011

 

                                                                 MERSİN ECZACI ODASI

 

 

 

15 Aralık 2011 - Okunma Sayısı : 8610