ODA BAŞKANIMIZIN OLAĞAN SEÇİMLİ GENEL KURUL KONUŞMASI

 

Değerli meslektaşlarım;

Odamızın seçimli olağan genel kuruluna hepiniz hoş geldiniz. Sizleri şahsım ve odam adına saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Eczacılar olarak meslek alanımıza yönelik önemli sorunlar ile mücadele ettiğimiz bu dönemde odamızın genel kurulunu gerçekleştiriyoruz. genel kurulumuzun mesleğimize, meslektaşlarımıza, ülkemize, ve halkımıza yararlı sonuçlar doğurmasını diliyorum. Umarım ki, genel kurulumuz mesleğimizin ve meslektaşlarımızın sorunlarına çözüm arayışlarını tüm yönleri ile tartışmaya, mesleğimizin gelişimine, bizlerin ülkemizin sağlık alanındaki işleyişine kattığı değeri açığa çıkarmaya hizmet eder.

 

Değerli meslektaşlarım;

Maalesef ülkemiz ve dünya çok zorlu bir süreç yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Çığ felaketi ile başlayan, ardından depremler, seller ve kontrol edilemeyen yangınlar.

Ve tabiki covid-19 pandemisi. Doğa adeta öç alırcasına, Ekolojik dengelerle gelişi güzel oynayan insanlığa ders veriyor. Bu dersin sonucu ise maalesef kaybedilen canlar.  bu canları kaybetmemizin nedeni ise;

Rant uğruna Dere yataklarının küçültülmesi ve o bölgelere kurulan yerleşim birimleri, deprem bölgelerindeki onaylı (!) çarpık yapılaşma, kısacası bilimi devre dışına bırakarak atılan tüm adımlar. Aynı durum maalesef biz sağlıkçıların da ana konularından biri olan şuan içinde bulunduğumuz pandemi şartlarındaki tek kurtuluş anahtarımız olan aşı içinde geçerli.

Burada Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü bir sözü ile anmadan geçemeyeceğim, ki o söz bizim bu yıl ki çalışma raporumuzun da girişinde yer aldı; “EĞER BİR GÜN BENİM SÖZLERİM, BİLİMLE TERS DÜŞERSE BİLİMİ SEÇİN”.

Aşı ile ilgili tüm bilim çevreleri, ki sadece ülkemizde değil tüm dünyada net görüşlerini ifade etmişken maalesef halkımız aşı konusunda bilimi değil hurafeleri tercih ediyor. Biz bilime, aynı ulu önderimizin bizlere nakşettiği gibi  inanıyor ve tüm halkımızı biran önce aşılarını olmaya davet ediyoruz. Tabi burada anlam veremediğimiz, belki de hurafeleri cesaretlendiren uygulamalar da var; bugün anayasanın bizlere tanıdığı hak arama mücadelelerinde dahi bizler engellerle karşılaşırken, aşı karşıtlarına halkı daha da çok zehirlemeleri için imkan tanınıyor.

Pandemi sürecinde, şuan itibariyle dünyada 230 milyondan fazla kişi hastalandı, 4 milyon 700 binden fazla kişi vefat etti; ülkemizde ise 6 milyon 900 binden fazla kişi hastalandı, 63 bine yakın kişi vefat etti. Asli görevi yaşatmak olan bir mesleğin üyeleri olarak, sorumluluğumuz daha da artıyor. Pandemi ile en ön safta savaşan bir meslek grubu olarak maalesef bizde can kayıpları yaşadık. Bu mücadele 57 meslektaşımızı, 20 çalışanımızı bizlerden ayırdı, toplamda ise 464 sağlık çalışanı vefat etti. bu kürsüden hepsini saygıyla bir kez daha anıyorum, mekanları cennet olsun.

 

Değerli meslektaşlarım;

Ülkemizde tüm sektörlerde olduğu gibi mesleğimizde de zor günler yaşıyoruz. Başlıca sebeplerine baktığımızda birkaç başlık öne çıkıyor;

  • Devlet politikaları sonucunda kişi başı ilaca ödenen tutar yıllık 170 dolar civarında ki bu rakam OECD ülkeleri arasında en sonda, (OECD ortalama 580 dolar, en fazla 1208 ABD)
  • E-ticaret pandeminin de etkisiyle hızla büyüyor, ilaç dışı eczane ürünlerimiz de çok ciddi kan kaybı yaşıyoruz
  • Geçtiğimiz hafta yayınlanan kararname ile 52 kalem ilacın ödeme listesi dışına çıkarılması ve tedavide gerekliliğine bakılmaksızın yapılan kutu sınırlaması,  artık sıklıkla hayata geçirilen bir uygulama, her defasında ekonomimiz yara aldığı gibi halk sağlığıyla da oynanıyor.
  • Eczacılık fakülteleri ve kontenjanlarının son 10 yılda üç katından daha fazla artması, (2011- 15; 2021-56) ihtiyaç fazlası eczacı sayısı anlamına geliyor. Mesleğin değer kaybetmesinin, itibar zedelenmesinin yanı sıra işsiz eczacı ordusu gibi büyük bir tehlikenin de habercisi.
  • İlaç fiyat kararnamesinin güncellenmemesi, buna bağlı olarak 4. ve 5. Kademedeki ilaç sayılarının sürekli artması karlılığımızı olumsuz etkiliyor.
  • SGK’nın toplam sağlık harcamaları devamlı artarken, ilaç harcamasına düşen pay ise her yıl azalıyor ve ekonomimizi daraltıyor.

Daha birçok sorun sayabiliriz, ama bizim görevimiz sorun saymak değil, sorun çözmek.

Tüm bu sorunların çözümü, meslek örgütlerimizin, kooperatifleriyle, eczacı odalarıyla, merkez heyetiyle birlikte hareket edebilmesini başarmasıyla gerçekleşebilecektir. ve maalesef kamunun muhatabı olan tepe örgütümüz bu kabiliyete sahip değildir.

Çözüm bellidir arkadaşlar, tabanından kopuk olmayan, 54 eczacı odasının ve ecza kooperatiflerinin desteğini ve gücünü arkasına alabilen, mücadele etmekten korkmayan bir merkez heyeti oluşturmak. Umut ediyorum ki, önümüzdeki kasım ayında yapılacak olan TEB seçimlerinde doğru ekibi seçecek ve bu kötü gidişe dur diyeceğiz.

Kamu otoritesinin tamamının pandemiye kilitlendiği, tepe örgütümüzün yöneticilerinin sessizliğe gömüldüğü, tek adamın onaylamadığı hiçbir teklifin hayata geçemediği bir süreçte mesleki mücadele verdik.

  • Kişisel Verileri Koruma Kuruluna gittik, Verbis kaydından muaf olmamız gerektiğini hazırladığımız dosyamızla anlattık,
  • Tarım Bakanlığına gittik, hazırladığımız dosyalarımızla gıda takviyelerinin neden eczanelerde satılması gerektiğini anlattık,
  • Aşı dosyamızı hazırladık, Sağlık Bakanlığına sunduk, ki bu sadece bir aşı dosyası değil; eczacıların 1. Basamak sağlık hizmet sunucusu olarak nitelendirildiği bir dönemde, yayınlanan genelgenin altını doldurma çalışmasının başlangıcı
  • İlaç Fiyat Kararnamesi dosyamızı hazırladık, 2009’dan beri güncellenmeyen kararname ile ilgili taleplerimizi TİTCK ile paylaştık, ayrıca bu dosyamızda sadece kutu başı karlılığı değil, diğer ülkelerdeki uygulamaları da analiz ederek, meslek hakkına giden yolda projelerimizi ifade ettik

Kısacası gördük ki, sahadaki derde hakim olduğunuzda ve derdi ifade edebilecek deva diline sahip olduğunuzda, karşınızdaki muhattaplar isteseler dahi kör-sağır ve dilsiz olamıyor.

 

Değerli meslektaşlarım;

Tüm bu saydığım ve sayamadığım konularla ilgili asıl olan ve bizlerin asla unutmaması gereken ise; örgütlülük, ve örgütlü gücümüz. Eminim ki salondaki herkesin bildiği bir kavram var;  BÖL-PARÇALA-YÖNET. Bu kavram hayata geçirilmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz dönemlerde tüm meslek örgütleri için denenen, ancak rafa kaldırılan sonrasında Baro yasası ile ilk adımı atılan, meslek örgütleri yasası. Bizlerin bu konuda çok dikkatli ve her an reaksiyon verebilecek kabiliyette olmamız gerekiyor.  Bu kavramın hayata geçirilmemesi için her türlü çalışmayı hep beraber yapmalıyız. Birbirimizden elbette ki farklılıklarımız var, yani matematik tabiri ile paylarımız farklı olabilir ancak paydamız aynı; ECZACILIK. Bu ortak paydadan ayrılmamamız gerekiyor.

 

Değerli meslektaşlarım;

Bugün burada genel kurulumuzu tamamlayacağız ve yarın seçimlerimiz olacak. Oy kullanma işlemi yeni hizmet binamızda, MESAP’ta olacak. Çok uzun süre uğraş verdiğimiz, ciddi emeklerin olduğu bir proje sonunda tamamlandı ve hayata geçti. 13 eylül’de taşındık. Bizler binalara sadece fonksiyonellik yani hizmet sunum kalitesi, kolay ulaşabilirlik gibi anlamlar yüklüyoruz. Esas olan amaca uygunluğudur, yani binanın içinde kaç oda olduğu gibi nicelik özellikleri değil niteliğidir önemli olan.  Ve biliyorum ki, bu hizmet binamızda hep birlikte güzel işlere imza atacağız.

Ve bugün 25 Eylül, Dünya Eczacılık Günü. Her ne kadar ben 14 mayıs’çı da olsam, tüm meslektaşlarımın gününü kutluyorum.

Biz geride bıraktığımız bu süreçte sadece seçilen yönetim kurulu olarak değil; tüm kurulları, temsilcileri ve komisyonlarda görev alan toplamda 150’den fazla meslektaşımızın emeği ile çalıştık. Sizlerin huzurunda emek veren tüm meslektaşlarıma teşekkür ediyorum.

Ve Bertolt Brecht’in dediği üzere “Kahramanlara gereksinim duyan ülkelere eyvahlar olsun” , bu sözü sadece ülkeler için değil, içinde bulunulan her durum için yorumluyor ve eczacılık mesleği içinde bir kahraman aramadığımızı, tüm meslektaşlarımın birer kahraman olduğunu biliyoruz.

Saygılarımla.

04 Ekim 2021 - Okunma Sayısı : 1362