ÖRGÜTLÜLÜK ÜZERİNE

Anaokulumuzun temel atma törenini 11 Mart Cuma günü gerçekleştirdik. Duygu yoğunluğu çok yüksek bir gündü. Okulumuz Mersin eczacısının, geleceğimiz olan çocuklara bir armağanı olacak. Dünya tatlısı çocukların gözlerindeki gelecek umudu olacak. Eczacının ve eczacı örgütlenmesinin katkıları ile tamamlanacak bu proje bizleri gururlandıracak bir eser olacak. Bu nedenle açılışta yaptığım konuşmayı "böyle bir meslek örgü­tünün bireyi olmaktan gurur duyuyorum" cümlesi ile tamamlamıştım.

 

Evet, biz eczacılar her zaman mesleki örgütlenmemiz ile gurur duyarız. Gerçekten de doğru örgütlenme modelleri her insan ve her meslek grubu için büyük önem taşır.

Örgütlenme sayesinde mesleki kültür seviyesi yük­selir, sosyal iletişim artar. Bu kazanımlar bireyleri ve meslekleri dış etkilere karşı korur, sorunlara çözüm üretme yetisini kuvvetlendirir...

 

Biz eczacıların mesleki örgütlenmesi yani Türk Eczacıları Birliği; Merkez Heyeti, bölge eczacı odaları ve temsilcilik sistemleri ile bir bütündür. Meslek örgütümüz 55 yıllık geçmişi sayesinde sosyal ve kültürel olarak önemli bir mirasın sahibi olmuştur.

 

Her örgütlenme modelinde olduğu gibi TEB’i oluşturan tüm unsurlar, bir tek ortak amaç uğ­runa bir arada dururlar. Bu amacı 6643 sayılı kanunun 1.maddesi şu şekilde tanımlar:”…ecza­cıların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, eczacılığın genel menfaatlere uygun olarak gelişimini sağlamak; eczacıların birbirleri ile ve halk ile olan ilişkile­rinde dürüstlük ve güveni hakim kılmak; meslek disiplini ve ahlakını korumak…” Meslek örgütü­müzün başarılı olabilmesi için onu oluşturan her bireyin, kendini tanımladığı diğer kimliklerinden sıyrılması, onları bir kenara bırakıp, TEB yapısı altında meslek siyasetini ön plana koyması gerek­lidir. Gereklidir diyorum çünkü bunlar normalde olması gereken hususlar.

 

Bugün mesleki örgütlenmemizin doğru işlediğini veya doğru işler ürettiğini söylemek mümkün değil. İçinde olduğumuz duruma kısaca göz ata­cak olursak; Önceki yazımda da değindiğim gibi yeni bir sözleşme imzalayamamış, var olanı son kez tekrarlamış durumdayız. 17 Aralıkta KKİ de­ğişimi ile oluşan eczacı zararının telafisi aradan dört ay geçmesine rağmen hala sağlanamadı. O günlerde eli kulağında denilen kararname hala yayınlanmadı, 6111 sayılı torba yasaya her şey girdi ama stok affı girmedi. G2D’li ilaçlarla ilgili belirsizlik devam ediyor. Kamunun eczacı karlılığı üzerindeki baskısı devam ediyor. Önümüzdeki dönemde, kurumun, eczacı için hayati hale dö­nüşen mal fazlalarına ve ıskontolara göz diktiği konuşulmakta. Bir türlü çözüme ulaştırılamamış daha onlarca sorun saymak mümkün. Hedefi belli olmayan, bir ileri bir geri debelenip duran yönetsel bir süreç yaşamaktayız. Bir yönetim tüm sorun­ları çözümlemek yerine yüzyılın problemi haline dönüştürmeye başlamışsa artık varlık nedenini tartışılmalıdır. Hele bu yönetim tek bir listeden doğmuş ise durum her yönü ile daha vahimdir.

 

Bunun da ötesinde, sadece merkez heyetinin değil tüm örgütün kendini. baştan aşağı yeniden sor­gulaması gerekiyor. Öncelikle sistemin temelini oluşturan bireyler olarak biz eczacılar, bu sorgu­lamaya kendimizden başlamalıyız; binlerce yıllık geçmişe sahip mesleğimizin etik ve deontolojik değerlerine sahip çıkıyor muyuz, mesleki sorun­ların çözümünde ne kadar katılımcı durumdayız? Ya da genel kurullarda bizleri doğru temsil edecek yöneticiler ve delegeler seçebiliyor muyuz?

 

Maalesef bu soruların cevapları genel olarak olum­suz. Bu sonuçtan kaynaklı olarak, son yıllarda mesleğimiz ile ilgili pek çok olumsuz gelişme ya­şıyoruz. Mesleğin bu günkü durumuna gelmesine neden olan hayati konularda doğru politikalar üretilemedi. Eczacılık fakültelerinin açılması, meslek yasalarının yenilenmesi, İlaç dışı ürünlerin eczanelerde satışı, ilaç fiyat düşüşlerinde eczacı­nın korunması, eczacılık meslek standartlarının belirlenmesi ve daha niceleri. Meslek örgütü bu konulara çözümler oluşturacağına, polemikler üzerine siyaset üretmekle meşgul.

Tüm eczacıların, sonu belirsiz bu süreçten, rahat­sız olduğunu biliyorum. Fakat bize düşen oturup sızlanacağımıza, kendi geleceğimizi belirlemek için var gücümüzle çalışmak, değişimi sağlamak konusunda kararlılığımızı göstermektir. Meslek örgütümüzün bu kaotik sürece çözümler ürete­cek kadroları içinden çıkarabilecek kadar güçlü ve büyüktür. Bu büyük gücün sahibi olan tüm meslektaşlarımızın 14 Mayıs Eczacılık Gününü şimdiden kutluyorum.

Saygılarımla…

***

Acı haber yazımı tamaladıktan sonra geldi. Mer­sin eczacısı bir değerini, bir büyük çınarını daha yitirdi. Sevgili Mehmet abimizin odamıza büyük emekleri olan Oda başkanlığı, genel sekreterlik, delegelik gibi pekçok görevi üslenmiş bir kişiydi.

 

O doğru ve dürüst bir insandı. Adam gibi adamdı. kimseyi kırmadan ve hayır demeden bir hayat yaşadı. Bu özelliği nedeni ile son zamanlarda hem ekonomisinde hemde sağlığında büyük kayıplar yaşadı. Mersin Eczacısı seni hiç unutmayacak sevgili Mehmet abi. ruhun şad olsun, mekanın cennet olsun, uğurlar olsun... 01.05.2011

 

 

12 Mayıs 2011 - Okunma Sayısı : 7877