İTS Gölgesinde 14 Mayıs...


 İTS Gölgesinde 14 Mayıs...  

 

Sağlık Bakanlığının ilacın güvenliğini arttırarak sahteciliği önlemek, mükerrer satış riskini yok etmek ve ilacın her aşamadaki yolculuğunu kayıt altında tutmak amacı ile 2005 yılından beri üzerinde çalıştığı, önceki dönemlerde defalar­ca farklı nedenlerle ertelenen İlaç Takip Sistemi (İTS) bu defa, 16 Mayıs Pazar günü, sistem hazır olmasa da, hayata geçirildi. Pazar günü az sayıdaki nöbetçi eczanenin veri

girişi ile zorlanan sistem beklenildiği gibi 17 Mayıs pazartesi günü yoğunluğa cevap verememiş ve çökmüştür.

 

Böylece daha önce 14 Mayıs nedeni ile yapmış olduğu­muz basın açıklamasında da vurguladığımız ?sağlıkta hizmet sunumunun sürekliliği? ilkesine aykırı olarak, hem eczanelerde hizmet verilememiş hem de aynı sistemin kullanılması nedeni ile hastanelerde sağlık sunumu kesintiye uğramıştır.

 

Yaşanan kaos ortamının ardından İTS, 17 Mayıs 2010 saat 17.00 de, tam da TEB ve Çalışma Bakanı görüşmesi öncesinde ?GARİP? bir şekilde çalışmaya başladı. Görüşmenin ardından akşam saatlerinde İEGM ve SGK?dan sistemin sorunsuz çalıştığı yönünde ardı ardına birer açıklama geldi.

 

Fakat Medula Reçete Sistemi üzerinde denemeler yapılınca SGK?nın çalışmayan İTS sistemine pratik bir çözüm bulduğu anlaşıldı. Sistem karekodla ilgili herhangi bir sorgulama yapmadan, her ne girilirse girilsin İTS onayı vermeye ve ödemeye başlamıştı.

 

17 Mayıs Pazartesi akşamı itibarı ile Medula Reçete Sistemi aynı karekodun sayısız defa farklı reçetede okutup onayını almaya izin vermekte, hatta daha da endişe vereni İTS sisteminde tanımlı olmayan karekod­lara bile ?SORUNSUZCA? provizyon alınabilmektedir. Sayın bakanın karekod yüzünden hastaları mağdur etmeyin talimatı ile doğru olan yapılmamış, günübir­lik pansuman bir çözüm üretilmiştir. İTS sistemine sorgu yapmadan onay veren Medula sayesinde, her ne kadar işin özünden ve amacından uzaklaşılsa da manasız bir biçimde İTS çalışıyormuş gibi yapılmıştır.

 

Eczacılar yaklaşık on gündür binlerce ilacı Medula?dan aldıkları hayali İTS onayı ile hastalara ulaştırdı. Bun­ların bir kısmında, İTS?den onay alındığı düşüncesi ile kupürler kesilmeden ilaçlar hastalara verildi. Artık bu ilaçları geri çağırma imkânı yok. Kurumun bu ilaçlarla ilgili olarak ileride İTS sorgulaması yapması ve benzeri geriye dönük bir çalışma gerçekleştirmesi telafisi imkânsız mağduriyetler oluşturacaktır. Hâlbuki ne İTS?nin nede Medula?nın çalışmamasının suçlusu eczacı değildir.

 

Yeşil kart sistemi ise tamamen kaderine terk edilmiş durumdadır. Sistem üzerinde karekod bildirimi yapı­lamıyor. Bir adetten fazla verilen ilaçların karekodları sisteme bile girilemiyor. Çıktı ise tam bir karmaşa. Karekodlu ibaresi var ama hangi ilacın karekodlu olduğu hangisinin eski yöntemle kupür kesilerek verildiği hiçbir yerde görünmüyor.

 

1 Haziran konusu ise her geçen gün daha da büyüyen bir sorun. Bakanlığın 30.09.2009 tarihli yayınladığı yönetmelikte karekodsuz ürünlerin 01.01.2011 tarihine kadar satışının yapılabileceği yazılı iken, İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü yayınladığı 02.03.2010 tarihli genelge ile karekodsuz ürünlerin piyasada satılabilir oldukları süreyi yedi ay geri çekerek 01.06.2010 tarihine getirdi. Genelge ile yönetmelik arasındaki bu çelişik durum bakanlık tarafından düzeltilmeyince İstanbul Eczacı Odasının başvurusu ile Danıştay 1 Haziran Tarihinin yürütmesini durdurdu. Buraya kadar her şey normal sayılabilir fakat işin anormal tarafı bu karardan sonra başladı. Ortada zaten derin bir kaos yaşanırken, 1 Haziranın uygulanması durumunda, halk sağlığı ve sağlık sisteminin tüm paydaşları için bu kaosun krize döneceği aşikar iken, Bakanlık Yetkililerinin ısrarcı tutumlarını anlamak mümkün değildir. İfade edildiği gibi 1 Haziran sonrasında karekodsuz ürünlerin ?ku­surlu ürün? kabul edilmesi ve kurumlarca ödenmemesi kabul edilebilir bir durum değildir. Eğer uygulanacak olursa sonuçları son derece yıkıcı olacaktır.

 

Bu günkü hali ile İTS güven vermekten çok uzak du­rumdadır. Sistemin devamı ile ilgili çabalar; inattan başka bir şey değildir. Sistem suiistimale açık, hasta ve eczacıyı zor duruma düşürecek bir yapıda görün­mektedir. Bu kervanın yolda bile dizilemeyeceği açıkça ortada. Çalışmayan sisteme tartışmasız sahip çıkma stratejisi ise anlaşılabilir değil. Hatta İTS?nin kurucusu ve sorumlusu olan Sn.İbrahim Nayır?ın 17 Mayıs?ta ?sisteme geçişin yeterli hazırlıkla olmadığı ve hayali onay ile çalışan İTS?nin eczacıları mağdur edeceği? yönündeki samimi beyanı sonrasında alelacele görevden alınması düşündürücüdür.

 

Halbuki olması gereken bunca emek ve çalışma yapıl­mış ve bakanlığın inandığı bu projenin ayakları yere basana kadar ertelenmesidir. Yoksa sağlık sistemi son derece ağır bir darbe alacak, oluşan mağduriyetlerin telafisi ise mümkün olmayacaktır.

 

Bütün bir ay boyunca İTS hayatımızda o kadar çok yer kapladı ki, hazırlıklar, eğitim toplantıları, geçiş sürecinde yaşanan sorunlar derken, neredeyse başka hiçbir şey konuşamaz olduk. Bu tür plansız zorlamalar biz eczacıların günlük sorunlar içinde boğulmasına neden oluyor. Aslında bizim çok daha önemli işle­rimiz var. Bir yandan günlük problemler arasında hastalarımıza sağlık hizmet sunumunu sürdürmeye çalışırken diğer yandan mesleğimizin geleceğe yan­sımasını planlamalıyız.

 

Eczacılık günü kutlamaları debelenip durduğumuz yerlerden kafamızı kaldırıp ileriye bakmak ve he­deflerimizi yeniden hatırlayıp planlamalar yapmak için güzel dönemler. Bu yıl etkinliklere her ne kadar İTS?nin gölgesi düşmüşse de, 14 Mayıslar mesleğimi­zin manevi kazanımlarını artıran, birliktelik ruhunu kuvvetlendiren fırsatlar olarak görülmeli ve imkanlar ölçüsünde tüm eczacılarımız katılımıyla birlikteliğe katkı vermelidir. Ancak bu sayede güzel günlere giden yolda başarılı olunabilir.

 

Saygılarımla?

 

Ecz.Hüseyin Şimşek

Yönetim Kurulu Başkanı