SICAK GÜNDEM REFERANDUM..


 

Yazın en sıcak günlerini yaşıyoruz. Yaşanan yoğun ve yakıcı gündemlerin üstüne birde bu sıcaklara dayanmak gerçekten çok zor. Son birkaç ayda onlarca sorunla karşılaştık. İTS, Medula, karekodsuz  ürünler, geçici barkotlar ve daha niceleri?

Bunca sorun arasında eczacının ekonomik sorunları yeterince gündem olamadı. Düşen ilaç fiyatlarına rağmen ilaç pazarının %3 arttığı ifade edilmekte fakat bu bilgi eczanelerin ciro kayıpları ile örtüşmemektedir. İlaç pazarında yaşanan onca ıskonto artışı ve fiyat düşüşlerine rağmen pazardaki artışın asıl sebebini iyi analiz etmek gerekiyor. Bunun nedeni yeni ruhsat alan yüksek fiyatlı bazı ilaçların pazara girişi veya günübirlik tedavi uygulamaları ile eczanede kalması gereken pek çok ilaç sunumunun kontrolsüzce hastanelere geçmesi olabilir. Bu konunun ne kadar önemli olduğu herkesçe malum? eczane karlılıkları ile ilgili ivedilikle çözümler üretmeliyiz.

 

Yeni Eczacılık Fakültelerinin açılmasını önlemek ve mevcut fakültelerdeki öğrenci sayısının azaltılması yönünde yoğun emek vermek meslek örgütünün öncelikli gündemleri arasında yer almalıdır. Ayrıca 1996 yılından beri gündemde olan eczane sınırlaması için yasal düzenlemeler hızlandırılmalıdır. Artık eczanelerde iki veya daha fazla eczacı istihdamının hangi yöntemle gerçekleşeceği konusunu tartışmalıyız. Makul, kabul edilebilir bir meslek hakkı uygulaması ise bu önlemler arasında önemli bir yer teşkil ediyor.

 

Meslek hakkı deyince son günlerin önemli projelerinden biri olan ?Eczane Bulunmayan Yerleşim Bölgelerinde Yaşayan Halka Yerinde İlaç Teminine İlişkin Protokol? akla geliyor. TEB ve Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan bu protokol aile hekimlerinin gezici hizmet götürdükleri yerleşim yerlerine ilacın ulaştırılması amacı ile imza altına alındı.

 

Aile hekimliği sistemi ile hekimlerce açılmış mevcut ecza dolabı uygulamaları sona ermektedir. Oluşan boşluğu başkaları doldurmadan önce, ilacın gerçek sahibi eczacının konuya sahip çıkması gerekmektedir. Bu alanları bizler dolduramazsak hayatın akışkanlığı içerisinde mutlaka eczacı dışındaki kişiler konuya talip olacak ve karşımıza yeni yeni sorunlar çıkacaktır. Fakat bence, bu projede TEB tarafından yapılmış en büyük maddi hata; yüksek maliyetli bu hizmete karşılık, hiçbir meslek hakkı alınmadan bu protokolün imza altına alınmış olmasıdır. Yine de süreç içinde uygulama tüm ülkeye dağılınca, mutlaka meslek hakkı hususu yeniden gündeme getirilmelidir. 

 

Önümüzdeki ay yine yoğun gündemler bizi bekliyor. 18 Eylül?de Olağan Mali Genel Kurulumuzu gerçekleştireceğiz. Tüm üyelerimizin genel kurula katılarak görüş ve önerileri ile mesleğimize katkı sağlayacağına inanıyorum.

 

Eylül ayında yaşayacağımız diğer önemli gündem ise 12 Eylül tarihli referandum olacaktır. Mecliste grupları bulunan siyasi partilerin, bir toplumsal mutabakat metni olan anayasayı, halk oylamasına getirmiş olmaları son derece trajikomik bir durumdur. Ayrıca iktidar da olsa, böylesi kapsamlı değişikliklerin tek bir partinin uhdesinde olması demokrasi adına kabul edilebilir bir durum değildir.

 

Toplumun aydın insanları olarak en azından biz eczacıların paketin içeriğine daha fazla hakim olması, kürsülerde kimin daha ağır söylemler içinde olduğuna göre değil, yapılmak istenen değişikliklerin  görünen ve gizli sonuçlarını anlayarak tercihini doğru yapması gerekmektedir.

 

Öncelikle belirtmek isterim ki; bir darbe yasası olan 82 anayasasının daha demokratik, tüm toplum tarafından onay görecek yeni ve sivil bir anayasayla değiştirilmesi gerekmektedir. Zaten bu yüzdendir ki mevcut 82 anayasasının anti demokratik pek çok maddesi bu güne kadar defalarca değiştirildi. Tam 16 kez değişikliğe uğrayan toplam 194 maddelik 82 anayasasının 80 maddesi bu güne kadar değiştirildi. Yani referanduma götürülen maddeler anayasada ilk kez yapılacak değişiklikler değildir.

 

 Değişiklik paketinin anayasa mahkemesi tarafından yapılan müdahalenin ardından referanduma gidecek son hali gözden geçirildiğinde; içeriğinde yürürlülük maddesi de dahil 26 maddenin yer aldığı anlaşılmaktadır.  Bu maddelerin bir kısmının evrensel hukuk kuralları içinde uluslararası anlaşmalarla bağıtlanmış hükümler olduğu ve bir kısmınında mevcut anayasada benzer şekilde yer alan tekrar maddeler olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin çocuk istismarı ile ilgili maddenin benzeri zaten önceki anayasada mevcuttur. Bunlar dışında asıl amacın hukuk sisteminin işleyişine müdahale olduğunu söylemek mümkün. Eşit, tarafsız ve siyasi baskıdan uzak tutulmuş bir adalet sistemi toplumdaki her bireyin ihtiyacıdır. Bugünkü sistemin daha bağımsız ve daha demokratik hale dönüştürülmesini beklerken getirilmek istenen uygulamaların bizleri bugünden geriye götüreceği endişesi içerisindeyim. Mevcut yasal düzenlemelerle bile hukuk sisteminde yaşanan krizler ortadadır. Bugün hakim ve savcıların atamasında yaşanan sorunların nedeni hukuka güvenmeyen ve kendi hukuk sistemini oluşturmak isteyen bir siyasi anlayışın eseridir. 

 

Sonuç olarak birbiri ile hiç alakası olmayan onlarca maddenin bir torba değişiklik paketi halinde halk oyuna sunulması, halkın iyi ve doğruyu seçebilme yeteneğinin sınanmasından çok, aslında partilere hatta şahıslara kadar indirgenmiş bir güven oylaması olacaktır.  Değiştirilmek istenen maddeleri iyice inceleyip anlamak gerekmektedir. Keşke bu 26 maddeyi ayrı ayrı oylamak mümkün olabilseydi. O zaman yaşanan gerçek anlamda bir referandum olurdu ve bu siyasi kargaşa yaşanmazdı. Bu anlamda her bireye ama en çok da toplumun aydın insanlarına önemli görevler düşmektedir. Herkesin gerekli hassasiyeti göstereceğine inancım sonsuzdur.

 

Ecz. Hüseyin ŞİMŞEK